The Vegan Gazette #11 (Türkçe)

Hackney'de yaşayan bir sanatçı: Ülgen. Eve teslim: Rockstar Bakers kruvasanları. Kaliforniya Üniversitesi'nde bitkisel tabanlı gıda sistemleri hakkında yeni bir ders. Holy Carrot'ın küçük tabaklarından arzu nesnesi: Pırasa.

Çocukluğuma ait bir fotoğraf buldum. Dedem ve babaannemin yaşadığı, Karadeniz'deki bir yayladayım. Yaz. Çok yakında geldiğimiz yere, büyük şehre döneceğimiz söylendiği için, orada olduğum süre boyunca bana arkadaşlık eden kuzuya veda ediyorum. Sımsıkı sarılmışım. Bizim yaşadığımız yerde koyunlar, kuzular, inekler ya da horozlar yok. Ev yolundaki otobüste, sürüsünden geride kaldığı için hep Meeee’leyen keçilerden birini evlat edinip edemeyeceğimizi soruyorum anneme; gülümseyip, bir sonraki yaz yeniden onlarla beraber olacağımızı söylüyor. İlk hatıram. Bunu takip eden zamanlarda tabağımdaki et parçalarını ayırmaya başlıyorum, tüm baskılara rağmen yemiyorum, çünkü seneye beni bekleyen arkadaşlarımdan biri olabilir ve bize hep öğrettikleri gibi, arkadaşlarımıza vurmak, bağırmak ya da onları yemek doğru değil.

Herkesin yolu birbirinden farklı. Benimki, bitkisel kaynaklarda demir ve proteinin eşit şekilde bulunabileceğine inanmayan doktorların yönlendirmeleri sebebiyle vejetaryen olmak ve olmamak arasında gidip geldikten, başkalarını hiç ilgilendirmeyen kişisel tercihim yüzünden zorbalıklarla mücadele ettikten sonra sekiz yıl önce vegan olmamla başladı. O zamandan beri, sonsuz bir eğitimdeyim. Bu hafta, az sonra tanışacağın Ülgen sayesinde kesişimsel aktivizme daha derinlemesine daldım ve kafamda sayısız soru açıldı. İlki: Irkçılık, cinsiyetçilik, türcülük ve sınıfçılık gibi her türlü baskı, birbirini pekiştiriyor ve bunlar tek tek değil, kolektif mücadeleyle yok edilmeli. Araştırmama tekrar Etin Cinsel Politikası - Carol J. Adams kitabını okuyarak başlıyorum. Konuya daha derinlemesine dalmak için iki tane daha sipariş ettim: Etin Pornografisi - Carol J. Adams ve Değişme İsteği - bell hooks.

11.uncu sayıdan kısa başlıklar:

Vegan: Hackney'de yaşayan bir sanatçı Ülgen
Mesken: Eve teslim: Rockstar Bakers kruvasanları.
Haber: Kaliforniya Üniversitesi'nde bitkisel tabanlı gıda sistemleri hakkında yeni bir ders.
Tabak Holy Carrot'ın küçük tabaklarında büyük arzu nesnesi: Pırasa

Önceki sayımıza buradan göz atabilirsin. 

Gezegenimizin geleceğini önemseyen bir arkadaşın mı sana The Vegan Gazette’den bahsetti? Daha fazlasını öğrenmek için buradan abone olabilirsin.

Tanışalım: Ülgen Semerci

Eğer ırkçılığa ve cinsiyetçiliğe karşıysan, neden türcülüğe karşı değilsin?

Veganlık feminizm okumaları üzerinden, süt ve yumurta gibi hayvanlardan elde edilen ürün endüstrilerinde dişi bedenlerinin nasıl sömürüldüğünü algılamamla hayatıma girdi. 2013 Türkiye için çalkantılı bir yıldı. O dönemde hâlâ İstanbul’da yaşıyordum ve birçok kişi gibi ben de günlük hayatın içine işlemiş ataerkil sistemin baskısını hissediyordum. Patriarkanın çeşitli biçimleriyle karşı karşıya kaldıkça, belki de benzer konularda birlikte hareket etmeyi isteyen, dayanışma gösteren bir topluluk ihtiyacıyla, Mor Çatı’da eğitim alıp, gönüllü olmaya karar verdim; bu meseleler üzerine düşünen ve bunlarla mücadele eden kadınlar arasında veganlıkla tanıştım.

Fotoğraf: Naz Genel

Şiddetin doğasını öğrendim. İnsanların daha güçsüz olanlara şiddet uygulamasının cehaletten değil, sadece yapabildikleri için olduğunu fark ettim. Bu, güçle ilgiliydi—politik ve ekonomik bir meseleydi. Kadınlara yönelik şiddet ne kadar yanlışsa, hayvanlara yönelik şiddet de o kadar yanlıştı. İkisi de aynı tahakküm sisteminden kaynaklanıyordu. Carol Adams’ın Etin Cinsel Politikası adlı Ayrıntı Yayınları’ndan 2013’te çıkan eseri, gerçeği net, kuşkuya mahal bırakmayacak şekilde anlatıyor.

Kadın hakları tartışmalarında, hayvan haklarını göz ardı etmek mümkün değil.

Doğruyu söylemek gerekirse başlangıçta vegan olmak beni biraz ürküttü. Bu kadar farkındalıktan sonra belki mantıklı gelmiyor, ama bazen değişim zamanla, aşamalar halinde hayatımıza giriyor. 2014’te, hayvan endüstrisinin gerçeğini görmüş olmama rağmen vejetaryenlikten veganlığa geçişim biraz daha zaman aldı. 2018'de, Birleşik Krallık’a taşındım ve Ocak ayında bir ay boyunca et ve ürünlerini yememeyi hedefleyen insanlar topluluğu Veganuary ’e katılmaya karar verdim. Planım 1 Ocak’ta başlamak ve nasıl gittiğini görmekti. Eğer asla yapamayacağımı düşünürsem, ay sonunda tekrar vejetaryenliğe geri dönebilirdim. Bu plan Aralık ayında, Dominion filmini izlememle değişti, belgesel beni derinden sarstı. Görseller ve anlatı çok etkileyici. Aynı gün, E5 Bakehouse’da öğle yemeği sırasında, birinin tabağına serpiştirilmiş beyaz peynire bakarken az önce filmde izlediğim sahneleri düşünmekten kendimi alamadım. 1 Ocak’ı bekleyemedim. Artık vegandım.

Patriarkal sistem, hayvanların ezelden beri insanların faydalanması için var olduğu savını destekliyor. Bu inanış, birçok dinin insanı evrenin merkezine koyan ve her şeyin onun kullanımı icin varolduğunu  iddia eden antroposantrik bakış açısıyla da pekiştirilir. Ancak buna karşı duran hareketler de var; çevreci, sol, queer aktivist gruplar gibi.

Benim için veganlık, politik bir duruş. Sağ kesimlerde, “ötekine” karşı aynı seviyede şefkat ya da empati beklemiyorum ama birinin solcu, insan hakları savunucusu veya LGBTQ+ aktivisti olup da vegan olmamasını anlayamıyorum. Eğer ırkçılığa ve cinsiyetçiliğe karşıysan, neden türcülüğe değilsin? Yeşil Parti üyesiyim, Hackney’de tanıdığım gönüllülerin çoğu hatta belki de hemen hepsi vegan. Yokoluş İsyanı ve JSO (Petrolü Durdurun) gibi gruplar için de aynı şey geçerli. Çünkü hayvancılık, iklim krizinin başlıca nedeni. Birçok aktivist için veganlık, çevresel ve sosyal adalet taahhütlerinin zaruri uzantısı.

Ülgen, Hackney’de.

Yakın zamanda arkadaşlarımla bir masada oturuyordum, ekseriyet queer olan bir grup. Masada istiridye ve etler dolaşıyordu ve ben yine, “zor bir vegan” olarak algılanmak istemediğimden, kimsenin keyfini kaçırmamak içgüdüsüyle susuyor, arada belki de yüzümü buruşturuyordum. Biri “Seni vegan yapan ne oldu?” dedi yemeğin sonlarına doğru. “Feminizm.” diye yanıtladım. Hayvan bedenlerinin sömürüsü hakkında birkaç cümleyle argümanımı destekledim. Bütün masa duydu. Güç dinamiklerini ve istismar biçimlerini sorgulayan insanlar, bu yüzden birine ulaştığını, bir yerde yankı bulduğunu umuyorum.

Başkalarını yargılamadan ve yargılanmadan bu diyalogları kurmak çok önemli. Eğer karşımdaki zaten bağlamları birleştirmişse: ayrımcılığın, sömürünün ve savunmasız olanlardan faydalanmanın yanlış olduğunu anlamışsa, bu mantığın neden insan olmayan kişileri da kapsamadığını anlamakta zorlanıyorum. Irkçılığa, cinsiyetçiliğe karşı olan herkes türcülüğe de saf almalı, bence.

Ülgen, stüdyoda. Fotoğraf Abdi Cadani

NABIZ YOKLAMA

Vazgeçemediğim ürün: Yeni takıntım tofu düğümleri. Dokusu sosu emiyor ve hemen her yemek içinde leziz bir protein kaynağı oluyor. Genellikle sarımsak, zencefil, soya sosu ve biraz agave ile pişiriyorum. Mmmm!

Favori vegan mekanım: WAVE. Menüsüne ve sakinliğine bayılıyorum. Hackney Central’ın tam ortasında, gizli bir köşe. Özellikle yazın avlusu çok güzel, öğlen yemek yerken kitap okumak ya da eskiz yapmak için harika. Ayrıca evimle stüdyom arasında, ikisine de yürüyüş mesafesinde olduğu için bir şeyler alıp gitmek için de ideal.

Vegan olmayan arkadaşlarımla gittiğim yer: Tofu Vegan. Bir diğer favorim ise vegan peynirci La Fauxmagerie.

Hackney’de kuytu köşe: The Black Cat Cafe

Hackney’de açlığımı bastırmak için gittiğim yer: Third Culture Deli

TBeni vegan yapan film: Dominion.

WAVE’de her gün croissant yiyebilirim.

Favori atıştırmalığım: Sulu, çıtır elmalar ve fıstık ezmesi.

Vegan olarak beni şaşırtan şey: Rabbit Skin yapıştırıcısının, hayvanlardan jelatin elde edilerek yapıldığını öğrenmek.

Favori vegan şehrim: Bristol. Orada en iyi listeme giren kruvasanı bulmakla kalmadım, aynı zamanda insanların pencerelerinde inanılmaz sayıda Yeşil Parti bayrağı olduğunu görünce çok etkilendim.

Son zamanlarda ilham aldım: Ankara'da katıldığım bir litografi misafir sanatçı programı olan Dou Print Studio. Daha önce bağlantım olmayan, bana yabancı bir şehirde yeni bir teknikle çalışmak ilham vericiydi. İnsanlarla ve guncel  sanat sahnesiyle kurduğum derin kişisel bağ özel hissettirdi. Ayrıca vegan restoran ve pub seçeneklerinin beni hoş bir şekilde şaşırttığını da söylemeliyim!

Ülgen’i daha yakından tanımak için link burada.

Rockstar Bakers’dan eve teslim kruvasan, briyoş, baget

Yazı: Hazal Yılmaz

Taca, Peckham’da, son zamanlarda yediğim en leziz bol katmanlı nacho’yu yemekteydik. Ev yapımı tortillas üzerinde siyah fasulye, pico de gallo ve guacamole. Birden aklıma geldi, "Aradığımız kruvasanı mahallenin kahvesinde buldum." "Uzak mı?" diye sordular. 45 dakika altı yürüyüşleri kısa saydığım için, "Beş dakika uzaklıkta," diye cevapladım. Peckham Paloma, Smoked Margarita, fasulye ve mantarlı taco’ları yedikten sonra Ron’s’taydık.


Rons Peckhamlıların, tren istasyonuna, Windrush Lane’e veya merkeze herhangi bir otobüs durağına giderken geçtiği mahalle kahvecisi. Küçük bir pasaja giriyorsun, sağında bilgisayar ve telefon aparatları satan dükkan, solunda Rons. Sormaya gerek yok, tezgâhta gördüğün her şey: bademli kruvasan; çırpılmış tofu, La Vie b’con patates mücveri ile servis edilen muffin’ler; kurutulmuş domates, baharatlı reçel chutney, tütsülenmiş vegan peynir, pesto ile gelen sandviç, her şey vegan. Ama kruvasanın daha da çıtır hale gelmesini beklerken geçen kısa süre içinde, hamur işlerini kendilerinin yapıp yapmadığını sorgulayabilir ve küçük alana sığışmış mutfak tezgahları yüzünden dışarıdan temin ettiklerini öğrenebilirsin. Nereden? diye devam edersen araştırmadan, söylemekten çekinmez, "Rockstar Bakers diye cevaplarlar.

Lahana ve pırasalı börek; bademli ve sade kruvasan; çırpılmış tofu, La Vie b’con, patates mücveri ile servis edilen muffin’ler.

Genelde eve sipariş pek vermem. Kendimi lokal meskenlerini tanımak için arkadaşlarımın yaşadığı mahallelere, servis sonunda oturup kahvemi içerken müessesenin hikayesini dinleyebileceğim 14:00’ten sonraki öğle yemeklerine, pazar 17.00’de, fotoğraf çekmenin yasak olduğu ama gittiğim anda yeni ritüellerinden birine dönüşeceğini anladığım Space Talk’a teslim etmeyi tercih ederim.


Ama bu sefer, toptan üretici Rockstar Bakers’dan, kruvasan, pain au chocolat, çok ödüllü focaccia; ıspanak, pırasa ve peynirli börek; bademli kruvasanları eve sipariş verdim. Günün herhangi bir saatinde, ‘ humus, kurutulmuş domates, I Am Nut OK C'e Dairy, zeytin ve rokalı kahvaltı kruvasanı istiyorum’, acil ihtiyaç durumunda kullanmak, fırında ya da air fryer’da ısıtmak üzere buzluğa attım. Bazen aradığının buzdolabında olduğunu bilmek güzel.


Favori: Kruvasan arayışımı hatırlıyor musun? Rockstar Bakers, OJKA’ya sağlam bir rakip, belki de daha bile iyi.


Bonus: Tarçınlı çörek, Briyoş, İngiliz muffin’i, pain au chocolat ve tabii ki doğuştan vegan: baget.

Adres: Yüzyüze teşekkür için: Milkwood Road, Brixton, London, SE24 0JF. Eve siparişlere: Rockstar Bakers Store

Kaliforniya Üniversitesi lisans öğrencileri için bitkisel tabanlı gıda sistemlerine odaklanan yeni bir ders sunuyor. Bu kapsamlı program, İklim ve Çevre, Sağlık ve Beslenme, Hayvan Refahı, Sosyal Etkiler, İnovasyon, Politika ve Hukuk, Davranışsal Değişim, Medya ve Bitkisel Yemek Pişirme gibi konulara odaklanacak. Ders, ünlü vegan şef, yazar ve Miyoko's Creamery’nin kurucusu Miyoko Schinner ile UC Berkeley öğretim üyesi ve Plant Futures Initiative’in kurucu ortağı Brittany Sartor tarafından verilecek.

Sonunda Holy Carrot’a gittim! Koji ekmeğiyle gelen tütsülenmiş mantarlı baharatlı ragù; Şakşuka Tofu; bir hurma türü persimmon, Tayland mutfağına ait baharatlı sos Nahm Jim ile gelen Stracciatella sipariş ettim. Hepsi harikaydı ama kömürle pişirilmiş pırasa, mısır, badem ve Aji bibere’e doyamadım. Bu sefer yiyemediklerimizi sipariş etmek için daha büyük bir arkadaş grubuyla geri döneceğim. Makaleye kadar bu tabağa hayran kalmakla yetinebilir veya gidip yerinde tadabilirsin.

The Vegan Gazette’e gösterdiğin ilgi için teşekkür ederiz. Vegan dünyasından haberdar olmak isteyen arkadaşlarınla bizi paylaşmaktan çekinme!

The Vegan Gazette