- The Vegan Gazette
- Posts
- The Vegan Gazette #16 (Türkçe)
The Vegan Gazette #16 (Türkçe)
Mekan: Mahalleli onaylı fırın: Beaten by a Whisker. Haber: Yeşil Parti başkan yardımcısı Zack Polanski, Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan’a, Belediye Binası ve diğer kamu yemek alanlarında ücretsiz bitkisel bazlı yemekler sunmak için önerge verdi. Destinasyon: Doğayla iç içe: Kapuhala Koh Samui. Tabak: Nijerya usulü tapas deneyimi: Chuku’s'ta Moi Moi, Tottehham.
Bu hafta iki önemli mevzu var.
İlki: thevegangazette.com hazırlanıyor. Ay sonuna kadar yayında olması planlandı, en fazla bir iki hafta oynar. Platform açıldığında bülten üzerinden paylaştığım tüm içerikleri ve yenilerini bulacaksın. The Vegan Gazette bir buluşma, keşif ve dönüşüm alanı olmayı planlıyor. Veganlığı politik, aktivist, çevresel ya da kişisel sebeplerle benimseyenlerin hikâyelerini anlatacak; bitkisel bazlı alanda çığır açan yenilikçileri öne çıkaracak; şehir rehberlerinden, mekanlara, tabaklara, derinlemesine dosya yazılarına uzanan içerikleriyle; yiyeceğin, bilimin, etiğin ve kültürün kesiştiği dünyaya bir mercek tutacak. Online ve offline.
Farkındalık ve hassasiyetler üzerinden inşa edilmesinin hayalini kurduğumuz dünyada, The Vegan Gazette bilinçli tercihlere yönlendiren, şefkatli bir geleceği birlikte kuran, ilham verici platform olmayı hedefliyor.

Brocley İstasyonu çıkışı, güneşli bir gün.
İkincisi: Yıllardır üzerinde çalıştığım, eklediğim, çıkardığım, notlar aldığım Vegan Güney Londra Haritam silinmiş. Tam da Keyfekeder Bir Mahalle Rehberi: Peckham’a ek olarak Keyfekeder Bir Mahalle Rehberi: Brixton’ı yazmayı planladığım sırada. Brixton’daki pad thai mekânlarından Crystal Palace’taki vegan opsiyonlu fırınlara, Camberwell’deki sandviç duraklarından Brockley’deki şarapçılara tek tek deneyerek kurduğum harita, yok. Tooting Bec’i keşfetmek üzere uyanıp Google Maps’i açıp Brixton’daki Pipoca’dan sonra nerelere gitsem diye bakmak üzere açtığımda tatsız bir sürprizle karşılaştım: harita, yok.
Bu hissi şehir, yeme-içme ya da seyahat bir de kaynakçalarını, referans listelerini kaybeden akademisyenler anlar. Eğer içinizden biri haritamın nereye gitmiş olabileceğine dair bir fikre sahipse (silinmiş bir e-posta adresine bağlı olduğuna inanıyorum), bana ulaşırsa, sevinirim.
Yani şu an önümde iki görev var: thevegangazette.com’u yayına almak ve Güney Londra’daki keşiflere kaldığım yerden, baştan başlamak. Önerilere açığım.

On altıncı sayıdan kısa başlıklar:
Mekan: Mahalleli onaylı fırın: Beaten by a Whisker.
Haber: Yeşil Parti başkan yardımcısı Zack Polanski, Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan’a, Belediye Binası ve diğer kamu yemek alanlarında ücretsiz bitkisel bazlı yemekler sunmak için önerge verdi.
Destinasyon: Doğanın içinde Kapuhala Koh Samui.
Tabak: Nijerya usulü tapas deneyimi: Chuku’s'ta Moi Moi, Tottehham.
Önceki sayımıza buradan göz atabilirsin.
Gezegenimizin geleceğini önemseyen bir arkadaşın mı sana The Vegan Gazette’den bahsetti? Daha fazlasını öğrenmek için buradan abone olabilirsin.

Mahalleli onaylı fırın: Beaten by a Whisker.
Yazı: Hazal Yılmaz
Güneşli bir Cuma günü. Black Cat Café’de patlıcan parm sandviçimi yiyorum, sonra Hackney Downs Studios’a yürüyeceğiz parkın içinden. Karşımdaki vegan arkadaşım, bir vegan pastanede yediği Bask usulü cheesecake’ten bahsediyor ama mekanın adını çıkaramıyor bir an için. Hemen sıralamaya başlıyorum: Third Culture Deli, Okja, Wave, hatta çok da sevmediğim Arapina.
“Hiçbiri,” diyor. “Kuzeyde, Walthamstow tarafında.”
“Walthamstow’da mı?” diye tekrar soruyorum, şaşkın, çünkü tamamen vegan bir pastane/fırını radarıma almamış olamam. Google Maps’te kaydettiği yerleri kontrol ediyor ve çat, buluyor meskeni.

Beaten by A whisker, sandviç hazırlıkları.
“Beaten by a Whisker, St James Overground çıkışında, pardon, yeni adıyla Weaver Line üzerinde.”
“Ve tamamen vegan mı?” diye soruyorum, kafam karışmış. Gülümsüyor ve başını sallıyor. Evet anlamında. Tekrar kontrol ediyorum. Instagram onaylıyor. Bir kez daha. Web sitesi onaylıyor.
Sekiz yıldır Londra’da yaşayan bir veganım, vegan, vegan dostu, vegan’lara menüsü açık her yeri bildiğimi sanıyordum. Demek ki hala öğrenecek çok şeyim var.
Ertesi hafta, Peckham Rye’dan Windrush Lane’e biniyor, Whitechapel’da iniyor, Elizabeth Line ile Liverpool yönüne gidip, Chingford’a doğru aktarma yapıyorum. Yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra Beaten by a Whisker’dayım.

Tamamen vegan bir fırının vitrininde günlük seçenekler.
İlk izlenim: Koku. Sonradan çöreklerden geldiğini anlayacağım tarçının enfes aroması. Focaccia’dan yayılan otlar. Kavrulmuş ceviz, muzlu ve akçaağaçlı keklerin kokusu. Ama baskın başka bir şey var. Fırından yeni çıkmış ekmeklerden ortamı saran kokusu. Önümde dört kişi sırada. Hepsi mantar ve soğanlı sosisli börek sipariş ediyor. Sekiz, yedi, altı kaldı. Azalmalarını izliyorum. Başta brokoli ve sosisli mini focaccia ile baharatlı domatesli focaccia arasında kararsızım ama yüksek talep yüzünden bana ne alacağımı sorduklarında “Mantar ve soğanlı sosisli börek ve yulaflı latte, burada; erikli turtayı da paket.” cevabını veriyorum.
O sırada yeni kokular yeni ikilemler yaratıyor. Kavrulmuş balkabağının kokusu açık hava mutfağını ve oturma alanını kaplıyor. Sandviç yemeli mi, yememeli mi?
İyi bir sandviçin bileşenleri nedir? Öncelikle ekmek. Taze, bence ılık ve çıtır olmalı. Sürülecek bir zerzevat. Evde genelde fesleğenli humus kullanıyorum. Beaten by a Whisker’da ise, karatahtada yazana göre, bugün soya labne ve antep fıstıklı dukkah var. Denemeye değecek bir birleşim. Ana sebze olarak balkabağı, yeşillik olarak kale.Böyle bir durumda: tabii ki sandviç!

Kavrulmuş balkabağı, antep fıstıklı dukkah, soya labne, kale ve zhoug—genellikle Orta Doğu pesto’su olarak adlandırılan—genellikle taze kişniş (veya kişniş yaprağı), yeşil biber, sarımsak, zeytinyağı ve kimyon, kişniş ve kakule gibi baharatlarla hazırlanır.
İlk ısırık her şeyi anlatıyor. Chatsworth Bakehouse’daki o muazzam Kimchi Face-Plant’tan sonra, bu da güçlü bir rakip. Haftalık değişen menüsünde yaratıcı sandviçler bol. Bir sonrakine yetişmek için şimdiden kuzeye yakın yaşayan arkadaşlara haber salıyorum ve Beaten by a Whisker’ın Güney Londra’da ikinci bir şube açması için imza kampanyası başlatmak istiyorum. Çünkü dürüst olalım: burası, tüm veganların hak ettiği ve sevdiği lezzette bir fırın.

Mantar ve soğanlı sosisli börek
Ne almalı: Menülerindeki dört ürünü denedim ve hepsini çok sevdim. Kısaca: her şey mübah. Ama sandviç elzem.
Mutlaka: Bask cheesecake’ini tatmak için geldim ama vardığımda vitrinde eksikliği hissediliyordu etiketin arkasında. Geri dönme bahanem de bu olacak, şanını, namını çok duydum.
Sadece hafta sonları: Tart yapıyorlar. Bu haftanınki, web sitelerinde duyurduklarına göre, kabak, bezelye ve bahçe otlarıyla yapılmış.

Polanski Vegan Menüler İçin Baskı Yapıyor
Londra Yeşiller Partisi Meclis Üyesi Zack Polanski, başkentte daha güçlü bitki bazlı politikalar hayata geçirilmesi için çalışmalar yürütüyor. Kısa süre önce hayvan hakları örgütü Viva! ile birlikte Belediye Binası’nda bir etkinlik düzenleyerek bu alandaki önerileri tartıştı ve bitki bazlı girişimlerin desteklenmesini savundu.
Polanski’nin hedeflerinden biri, okullarda ücretsiz yemeklerin varsayılan olarak bitki bazlı hale gelmesi. Bu konuda ProVeg UK’nin “School Plates” (Okul Tabağı) gibi programlarla işbirliği içinde çalışıyor. Ancak şimdilik öncelikli adım olarak Belediye Binası’nın yemekhanesinde vegan seçeneklerin sunulmasını sağlamayı hedefliyor. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam.

Doğanın içinde: Kapuhala Koh Samui
Neden gitmeli: Bitkisel bazlı yemekler yapan şef Crystal Lee ve eşi Ironman yarışçısı Stefano Passarello'nun uzmanlıklarıyla yaratılan Kapuhala Koh Samui , sadece vegan yemek severlerin hayalini kurduğu bir yer değil, bütünsel bir deneyim. Beş Villa ve dört Deniz Manzaralı Çiftlik Evi ile doğayla yeniden bağ kurmanı sağlayan bu tatil köyü, hayatı yavaşlatmak için mükemmel.
Kaçırmalı: Biyohacking, sirkadiyen ritme dayalı eğitimler ve bitkisel bazlı diyetin hayatı uzattığı Mavi Bölgeler üzerindeki etkisini anlatan atölyeler; okyanus manzaralı yoga seansları; doğada rehberli yürüyüşler; fonksiyonel fitness dersleri… Kapuhala misafirlerine aktif kalmayı ve konaklamaları sırasında ve sonrasında dengeli bir yaşam tarzını benimsek için yol gösterici.

Deniz Manzaralı Çiftlik Evleri.

Tatil köyü, günlük yoga seansları, nefes kesici okyanus manzaralı 25 metrelik sonsuzluk havuzu ve beden ile zihni uyum içinde tutmak için bir fitness stüdyosu sunuyor.

Halapua Restoranı'nda, Kapuhala'nın ev sahipliği yaptığı iki adadan ilham alan bitkisel bazlı Sicilian-Asyalı bir tadım menüsü var. Asya lezzetleri, Sicilian tarifleri ve taze mevsimlik malzemeler bir araya geliyor.

İtalyan Agriturismo'sundan etkilenen menü sık sık değişiyor ama her zaman harika bir bitkisel deneyim vaat ediyor.

Girişimcilerin, yaratıcıların ve yenilikçilerin bir araya gelip fikir alışverişinde bulunabileceği, benzer düşünen bireylerden oluşan küresel bir toplulukla etkileşimde bulunabileceği bir alan.

Tottenham’daki Nijerya tapas barı Chuku’s’ta menünün yarısı vegan. Favorimiz Moi Moi dışında, akçaağaç ve acı biber sosuyla gelen Tatlı Okra, Nijerya kavun çekirdeği, ıspanak, kişniş ve rezene; kırmızı biber ve domatesle yapılan üç farklı lezzetli sosla servis edilen Egusi Kasesi ve Jollof Pilavı seçtiklerimizden bazısı.
The Vegan Gazette’e gösterdiğin ilgi için teşekkür ederiz. Vegan dünyasından haberdar olmak isteyen arkadaşlarınla bizi paylaşmaktan çekinme!