- The Vegan Gazette
- Posts
- The Vegan Gazette #14 (Türkçe)
The Vegan Gazette #14 (Türkçe)
Mekân: Her güneydoğu Londralının lokali : En Root. Haber: İngiltere’de bir ilk: Sinemalarda Süt Karşıtı Reklam. Rota: Sylvia’nın Porto Riko’daki Aile Evi, sŞimdi La Botanica Oteli. Tarif: Mana’dan Vegan Kookoo Sabzi.
06.00 uyanışları. 06.35 mahalledeki kahvecinin—namıdiğer Nola’nın—açılmasını bekleyiş. Yulaflı latte siparişiyle güne başlama, yazılar, okumalar, makalelerde kayboluşlar çünkü kalabalık bir şehirde yaratıcı jujuları yakalamak için en iyi zaman sabah. 11.00 revizyonlar. 11.05 cümle, paragraf elemeleri. 11.23 website inşası, çünkü sonunda tüm içeriği thevegangazette.com altında toplamanın, iki dilli bir medya portalı olmanın zamanı geldi. İçeriklerin daha erişilebilir olması mühim. Öğlen esnemeleri, yoga seansları, nefes çalışmaları. Tabakta: falafelli şavarma dürüm.

Öğleden sonra sokaklarda, parklarda yürüyüşler. Laptop’un yerleşebileceği, gözlerin gezinebileceği alanlar arayışı. Yeni bir keşif: Coal Drops Yard’daki Mare Street Market.
15.45 bahçelerde, meydanlarda, güneşin altında uzanmalar. 17.00 marble veya limonlu kek atıştırmaları. 18.12 Pale Ale saati, tercihen kanal kenarında—belki o gün Hackney Wick’te, Grow ya da Crate’de.
18.45 kimchi tabağı. 19.12 susamlı yuzu salatası ve ezilmiş salatalık. 19.42 çıtır tofu bao. 21.12 nu-jazz konseri, Mu’da doundoun ritimleri, yanında bir Negroni. 23.00 son sipariş. 23.52 son Overground, pardon, Windrush Line ile eve varış.
Londra’ya, ritimler, tatlar, kokuların birleştiği şehre, eve dönüş. Vegan olarak şımartıldığım, kabul edildiğim, hatta bazen değer gördüğüm yere.

A moment in Brixton Village time.
Mekan: Her güneydoğu Londralının lokali : En Root.
Haber: İngiltere’de bir ilk: Sinemalarda Süt Karşıtı Reklam.
Rota: Sylvia’nın Porto Riko’daki aile evi, şimdi La Botanica Oteli.
Tarif: Mana’dan vegan Kookoo Sabzi.
Önceki sayımıza buradan göz atabilirsin.
Gezegenimizin geleceğini önemseyen bir arkadaşın mı sana The Vegan Gazette’den bahsetti? Daha fazlasını öğrenmek için buradan abone olabilirsin.

Her güneydoğu Londranın lokali : En Root.
Yazan: Hazal Yılmaz
Birkaç gün önce, bir arkadaşım Brixton’da buluşmayı önerdi: The Ritzy’de The Complete Unknown ya da The Real Pain filmlerinden birini izledikten sonra The Shrub and Shutter'da bir iki kokteyl. Özellikle aç gelmemi söyledi; mutlaka denemem gerektiğini düşündüğü gizli saklı bir mahalle mekanı vardı aklında. Kesinlikle, tamamen, tartışmasız seveceğime emindi. Yeni yerler keşfetmeyi seven meraklı ben, öğleni elmayla geçiştirdikten sonra keşfetmek üzere olduğum bu meçhul mezkenle tanışmak için sabırsızlanarak yola çıktım. Sinemanın önünde buluşalım, diye mesaj attı. Otobüsten inip The Ritzy’ye yürüdüm, beni kocaman bir gülümsemeyle karşıladı, İçeri giriyoruz, dedi. O an En Root’a gitmekte olduğumuzu anladım ancak ona, bu Hint füzyon mutfağı hakkında geniş bilgiye sahip olduğumu ya da falafel şavarma dürümlere bayıldığımı anlatmadım. Burası benim mahalle cevherim, dedi heyecanla. Benim de, diye düşündüm. Çünkü Peckham şubesi pencereden bakıp açık olup olmadığını kontrol edebileceğim mesafede, dairemin tam karşısındaydı. Mango ve elma chutney'lerinin sarımsaklı kişnişli naan ekmeğine eşlik ettiği tamamen vegan dükkana beni götürmek isteyen yemek tutkununun hevesini baltalamaya gerek yok.

En Root, The Ritzy, Brixton.
Asistanım, namıdiğer ChatGPT, mahalle cevherini şöyle tanımlıyor: "Mahalle cevheri terimi, genellikle bir mahalledeki yerel halk tarafından sevilen ancak geniş çapta tanınmayan özel bir mekan, işletme veya restorana atıfta bulunur. Bu tür mekanlar, genellikle kendilerine özgü çekiciliğe, sıcak atmosfere ve kaliteli hizmete sahiptir. Genellikle lüks ya da popüler olmayan, ama mahalle sakinleri için vazgeçilmez olan yerlerdir. Mahalle cevheri deyimi, bu tür yerlerin, daha geniş bir kitle tarafından keşfedilmeden önce mahallenin kendi küçük, gizli hazineleri olduğu anlamına gelir.”
En Root bu tanıma fazlasıyla uyuyor, hatta aynı duyguyu pek çok mahallede kapsıyor. Güney Londra’da doğup büyüyen kurucular Nish ve Harsh, Hindistan’ın vejetaryen eyaleti Gujarat’taki köklerinden ilham alarak oluşturdukları menüyle ilk dükkânlarını 2016’da Herne Hill’de açıyorlar. Bir yıl sonra bir yemek kamyonu aileye katılıyor, hâlâ etkinliklerde, müzik festivallerinde, film prodüksiyonlarında ve özel partilerde rağbet görüyor. 2019’da merkez şubeyi Clapham’da, ardından 2021’de Peckham’da ikinci şubeyi açıyorlar, 2022’deyse The Ritzy Sineması iş birliği başlıyor.

En Root, Clapham, güneşli bir günde arka planda Yusef Lateef ‘Buddy ve Lou’ çalarken.
Şubelerini çoğaltsalar da, köklerinden kopmamaları En Root’u benzersiz bir yerel değer yapıyor. Bazen bilgisayarımla ya da kitabımla gidiyorum. Eğer erken saatlerdeysem ve kahvaltı tarzı bir şey istiyorsam masala dosa (baharatlı krep), gerçekten açsam falafel şavarma kebap sipariş ediyorum. Masa bekleyen yoksa, saatlerce oturuyor, işlerimi tamamlıyor, diğer Peckham sakinlerinin ne okuduğunu kontrol ediyor ya da menüye yeni katılacak lezzetler hakkında yapılan sohbetlere kulak misafiri oluyorum. Evde yemek yapmaya üşendiğimde, veya dolabı açıp ilham verecek bir fikir bulamadığımda masalarına kuruluyor; kuzey Londra’dan misafirlerim geldiğinde paket servisi alıyorum. Mango chutney ve vejetaryen samosa (baharatlı sebzeli börek) krizine giriyor, kepenkleri inik görünce pazartesi olduğunu hatırlıyorum. O an ne bao ne de taco hevesimi dindiriyor.
Birkaç gün önce, başka bir Güneydoğulu arkadaşım değişiklik olsun diye Clapham Common’dan Battersea Park’a yürüyüp, Studio Voltaire’deki sergiyi gezmeyi, parkta yemek için de bir şeyler almamızı önerdi. Canın ne istiyor? diye sordu. Mantarlı rogan josh, yanında pilav ve salata, dedim. Eğer bir mahallede En Root varsa, karar verilmiştir.

Falafel Şavarma Dürüm, Renkli Salata, Baba Ganoush, Şavarma Mantar, Lahana Turşusu, Tandoori Falafel, Kachumer Rajanaise.
Ne Yemeli? Sık gittiğim yerlerde oldukça istikrarlıyımdır, o yüzden kesinlikle falafel şavarma dürüm öneririm. Bu, başka yerde bulamayacağın bir tür falafel.
Mutlaka Dene: En Root’un ürettiği Raja Bonnet acı sosu. Satın alıp evde sandviçlerden patates kızartmasına, makarnadan humusa her şeye dökülebilir.
Adres(ler): Peckham: 28 Peckham Rye, London SE15 4JR. Clapham: 5 Ascot Parade, Clapham Park Rd, London SW4 7EY. Brixton: Brixton Oval, Coldharbour Ln, London SW2 1JG.

Sylvia’nın Porto Riko’daki aile evi, şimdi La Botanica Oteli
Neden Gitmeli? Sylvia, ailesine ait eski evi La Botánica Hotel deneyimine çeviriyor. Sanat eğitimi aldıktan sonra önce sommelier olarak çalışıyor, ardından film endüstrisinde set tasarımına yöneliyor. Bu deneyim onu restoran ve otel tasarımına götürüyor, The Dreamcatcher’ı yaratıyor. The Dreamcatcher’dan ayrılmasını takiben La Botánica Hotel ve Finca Victoria’yı tasarlıyor. Hayatındaki her adımın onu şu an olduğu noktaya getirdiğini fark ediyor Sylvia. Ayurveda öğretileriyle tanışması, tasarıma, yemek pişirmeye ve deneyim yaratmaya bakış açısını kökten değiştiriyor. Onun için La Botánica Hotel sadece bir wellness retreat değil—doğaya, güvene ve içsel güzelliğe doğru yaşam yolculuğunun yansıması.
Kaçmaz! Şefin Seçimi vegan kahvaltı, genellikle Karayip mutfağından ilham alıyor, tarçın ve kakule ile tatlandırılmış yerel kahveyle eşleştiriliyor. Butikte sanat eserleri, el yapımı hediyelikler, takılar ve organik cilt bakım ürünleri satılıyor. Her sabah saat 08.00’de yoga dersleri var.

La Botanica’daki her odada ve açık alanda tasarım, Sylvia’nın aile yadigârı mobilyaları ve el işçiliğiyle üretilmiş benzersiz parçaların buluşması.

Sylvia’nın Süiti.

Ají dulce ve nohut unuyla yapılan kiş, badem ve pecan cevizi tabanında, yanında soğan sosu ve fırınlanmış bebek patatesle.

The Glasshouse küveti.

La Botanica Hotel’den 1 buçuk saatlik araba yolculuğuyla ulaşabileceğin Arecibo’daki La Poza del Obispo, turkuaz suları ve etkileyici kıyı manzaralarıyla mükemmel bir rota.

Puerto Rico topoğrafyasının bir diğer güzelliği: El Yunque, Río Grande.

Borani Bademjan, Reshteh Polo, Adası ve diğer Pers mutfağı lezzetleri.
Mana, Londra’da yaşayan İran diasporasından genç bir kadın olarak, geleneksel İran yemeklerinin vegan versiyonlarını yaratıyor. Onun The Iranian Vegan tariflerini yalnızca lezzetli oldukları için değil, aynı zamanda her birinin bir hikâye, tarih ve kültürel bağlam taşıması nedeniyle takip edip, deniyoruz. Yemek, İran kültürüne açılan pencere gibi; sadece reçete değil, anlatı, miras ve daha büyük amaca hizmet eden bağ.
Aşağıda favorilerimizden: Kookoo Sabzi, tek başına ya da sandviç köftesi olarak mükemmel.
Borani, Adası, Khoresht, Koofte Berenji gibi çeşitli Pers yemekleri için Mana’yı takip etmeyi unutma.

Kookoo Sabzi, geleneksel olarak Nowruz’da, yani İran Yeni Yılı’nda yenir. Nowruz, baharın ilk günü olan 20 Mart’ta kutlanır ve bu yıl saat 09:01’de gerçekleşecek. Bu bayram, yeniden doğuşu, büyümeyi ve yeni hayatı simgeler. İranlılar ve Nowruz’u kutlayan diğer etnik gruplar (Kürtler, Türkmenler, Afganlar, Özbekler...) eskiden beri, yeni yılın arifesinde yeşil ve taze otlar tüketmenin bereket, doğurganlık ve yeni başlangıçlar getireceğine inanırlar. Kookoo Sabzi de bu geleneğin yansıması olarak sofralarda yerini alır.
The Vegan Gazette’e gösterdiğin ilgi için teşekkür ederiz. Vegan dünyasından haberdar olmak isteyen arkadaşlarınla bizi paylaşmaktan çekinme!